17 Mart 2018 Cumartesi

Efes Ultramaratonu 55K - (17 Mart 2018)



Efes Ultramaratonu 55K (17 Mart 2018)

2017 Aralık ayında Unlimited Academy'nin düzenlemiş olduğu 4 ultramaraton için uygun bir fiyatla kampanya yaptıklarını gördüm. Daha önce Kasım ayında katılmış olduğum Bodrun ultramaratonunda ki organizasyon gayet başarılıydı. 2018 yılı için hemen hemen her ay bir ultramaraton koşmak planlarım arasındaydı. Çok da düşünmeden iletişime geçip kayıt oldum. Koşuya 3 aylık bir süre vardı ve o zamana kadar kendimi daha da geliştirebilirdim.

Koşuya bir hafta kala otel ve ulaşım işlerini hallettim. Hüseyin abi, Serkan abi ve Kerem'de koşuya katılacaklardı. 16 Mart Cuma öğlen saatlerinde Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan İzmir'e doğru yolculuğum başladı. 1 saatlik uçuşun ardından havalimanına indim. Servis ile etkinliğin düzenleneceği  Selçuk' daki Richmond Otel'e gittim. Otel kaydımı yaptırıp eşyalarımı odaya bırakmadan etkinlik alanına uğrayıp yarış kitlerini teslim aldım. Etrafı gezerken Suunto standında asla durma Fatih Topçu ile karşılaştım. Hemen yanında Mehmet ve Deniz Ada vardı. Ayak üstü sohbetin ardından odama yerleşmek üzere ayrıldım. İlk iş olarak sabah giyeceğim kıyafetleri hazırladım. Sonra dışarı çıkıp belki tanıdık birilerini görürüm diye biraz dolanıp durdum. Etkinlik alanı çok kalabalık değildi zaten tanıdık kimseleri de görememiştim.




Otel resepsiyonundaki görevli saat 17:00' de çay, kahve ve atıştırma ikramları olduğundan bahsetmişti. Sabah kahvaltısından bu yana bir lokma bir şey yememiştim. Karnımı doyurmak en azından açlığımı bastırmak için resepsiyonun üst katındaki kafeye uğradım. Tam bir masaya oturacakken sosyal platformlardan tanıdığım Mecit abi ile karşılaştım. Merhabalaştıktan sonra hemen yanındaki Adem Tırpancı ile tanıştık. Atıştırmalıklar, çay-kahve derken sohbet koyulaştı. Sonra masaya Cemal abi geldi. Onunla da tanıştık. Mecit abi ve Cemal abi Manavgat ultrada tanışmışlar. Mecit abi 20 yıla yakın bir zamandır koşu aleminin içinde. Cemal abi kaç yıldır koşuyor tam hatırlayamadım ama 2-3 defadır ultramaraton aşkı onuda sarmış. Konuşmalarından ve Şubat ayındaki Manavgat ultramaratonunu anlatışından ultrayı çok sevdiği anlaşılıyor. Adem ise beden eğitimi öğretmenliği yapıyor ve dağcılık başta olmaz üzere birçok ekstrem spor dalıyla ilgileniyor. Güzel sohbetin ardından yemek vakti geliyor. Hep birlikte yemeğe gidiyoruz.
Restoranda Hüseyin abi ve Serkan abiyle selamlaşıp yemeğe devam ediyorum.  Yemek sonrası bilgilendirme toplantısı başlıyor. Hüseyin abi ile beraber toplantıyı takip ediyoruz. Toplantı sonrası resepsiyonda Bakiye Duran ile karşılaşıyorum. Selamlaştıktan sonra kafede biraz daha vakit geçirip uyumak üzere odama geçiyorum. Saatimi sabah 5'e kurup 22:30 civarı uykuya dalıyorum.

Sabah 7:10 da uyanıyorum. Üstümü giyinmeden resepsiyona gidiyorum. Başlangıç noktasına giden servisler saat 6:00' da kalkacaktı. Sağa sola bakınıyorum birde ne göreyim kimse koşuya gitmemiş. Sonra Hüseyin abiyi görüyorum. Aaa sende mi geç kaldın dediğim anda uyanıyorum ve saat 00:10.  :) Rahat bir nefes aldıktan sonra uykuya devam ediyorum.  4:30'a kadar 2 kere daha uyanıp tekrar uyuyakalıyorum. Kalktıktan sonra koşu elbiselerimi giyinip hazır olan çantamı da aldım ve kahvaltı yapmak için restorana gittim. Çoğu kişi önceden kahvaltılarını yapmıştı pek fazla kişi kalmamıştı. Sonra Cemal abiyi gördüm Mecit abinin gelmediğini ve telefonlara da çıkmadığını söyledi. Resepsiyondan da arattırdım fakat ulaşamadım dedi. 10-15 dk sonra Mecit abide geldi. Kahvaltının ardından Hüseyin abi ile servise bindik ve Efes Antik kentindeki başlangıç alanına hareket ettik.




Hava aydınlanmaya başlamıştı. Yarışa 10 dk kala hafif hareketlerle ısınmaya çalıştım. 2 dk kala başlama yerinde yerimizi aldık. İşaret verildikten sonra Hüseyin abi ile beraber koşmaya başladık. Sonra önümüzdeki Kerem'e yetiştik ve beraber koşmaya başladık. 4 km civarı beraber koştuktan sonra Hüseyin abi arayı açmaya başladı ve temposuna ayak uyduramadım. Öndeki  Kerem'lede aramızda 100 mt civarı fark oluştu. Sonra onu da görmedim. Asfalt yolda 8-10 km döne döne dağa tırmandık. İlk kontrol noktasında birkaç yudum su içtim ve kalan pet şişeyi de izotonik yapıp çantamın ön kısmına koydum. Sol taraftan hafif bir inişin ardından patikaya giriş yaptık. Her yer papatya çiçekleriyle kaplanmıştı. Fotoğraf çekmek o anda hiç aklıma gelmedi. Buradan sonrası çok keyifliydi. Dik bir yokuşu tırmanıp devam ettim.



Sonrasında inişli bir patikadan hızlı bir şekilde koşup 4-5 kişiyi de arkada bırakıp ilerledim. Enerji seviyem fena sayılmazdı. Bazı yokuşlarda yürü-koş yapıp dinleniyordum. 19. km de kontrol noktasına vardığımda görevlilerinden birisi bana  "bu fizik bende olacak yırtarım dağları beeaa" diyerek gaz vermeye çalıştı ama yemedim tabi. Polis kontrolünde yolun karşısına geçip yokuş tırmanışına başladım. Bu sırada Zekine ile karşılaştım. O da tek başına koşuyordu. Birkaç kere yolda karşılaşmıştık. Sonra selemlaştık ve beraber koşmaya başladık. O beni çekti ben onu çektim. Daha doğrusu o beni çekti. Yoksa yürüyecek yol çoktu benim için.

Arada sırada yürüyerek dinleniyorduk. Benden iyi koşucu olduğu belliydi. Şirince'ye doğru yol alırken düşüp sakatlanan bir arkadaş gördük. Daha önce başka birisi yardımcı olmuştu. Bu yüzden yardıma ihtiyacı kalmamıştı. Geçmiş olsun deyip biraz moral verip devam ettik. Zekine ile Şirince'ye kadar 20 km ye yakın beraber koştuk. Sağ olsun beni buraya kadar çekti.




Şirince'de kontrol noktasında beraber çorba içtik. Üstüne de portakal, limon ve kola içtik. Tam pet şişe ile su alacakken tanıdık bir flama gördüm. Hüseyin abinin çantasına taktığı Koşu Dünyamız flaması tezgahın üzerindeydi. Görevli kişiye flamanın sahibini tanıdığımı ve onu götüreceğimi söyledim. O' da aaa çok iyi olur dedi. Rica ettim ve flamayı benim çantama taktı.  Sularımı doldurup tekrar yola çıktık. Zekine ile beraber birkaç km daha gittikten sonra midemde garip sıkıntılar olmaya başladı. Performansım düştü ve yürümeye başladım. 42. km den 50. km ye kadar neredeyse tamamen yürüdüm.

50 km deki kontrol noktasında polis kontrolü ile yolun karşısına geçtim. Artık son 4 km kalmıştı. Burada su içip devam edecekken daha 15. metrede midem çok kötü oldu ve hemen yere çöküp kusmak zorunda kaldım. Görevli arkadaşlar hemen gelip iyi olup olmadığımı sordular. Su tuttular ellerimi ve yüzümü yıkayıp kendime geldim. Tam olarak rahatlamıştım. Görevli arkadaşlar kuruyemiş verdiler. Bende hemen yemeyip cebime attım. Bitişe kadar bir şey yemeden devam edersem iyi olacaktı. 2 km daha yürüdükten sonra son 2 km kaldı ve hafiften koşmaya başladım. Yolun karşısına geçip oradan da kumsala indim. Karşı taraftan gelen birkaç koşucuya kaç km var diye sorduğumda son 500-600 mt olduğunu söylediler. Kumsalda denizin yeni ıslattığı yerlerden koşmaya çalışsam da genede yumuşak zemindi. Dalgalar bileklerime kadar ıslatmıştı. Aldırış etmeden devam ettim.  Son 300 mt kala 5-6 kişi açtığı pankartlarla bana destek oldular. Hatta bir tanesi elinde pankartla 150 mt kadar benimle koştu. Sahilde yürüyüş yapan birkaç kişi videolarımızı çekiyordu. Şimdi onlara ulaşabilsem videoları bana gönderseler o anları yeniden yaşasam ne güzel olurdu. Son 100 metre kala içeri doğru bitiş çizgisine yönelmeye başladım.



Sunucu arkadaş göğüs numaramı anons etti ve bitiş çizgisini geçtim. Daha madalyamı alamadan midem çok bulandı ve tekrar kusmak  durumunda kaldım. 2-3 dk sonra kendime geldim madalyamı aldım.




Olduğum yere çöküp 5 dk civarı dinlendim. Burada oturuken Ziya abi ile tanıştım. O da Koşu Dünyamız'dan mış. Çantamdaki flamayı görünce tanıdık geldi tabi.  Ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkarıp dizlerime kadar denize girdim. 4-5 dk bu şekilde yorgunluğu atmaya çalıştım. Sonra etkinlik alanına doğru giderken Hüseyin abi aradı.  Ne yaptın diye sordu dedim bayrağı devraldım kaptan merak etme. Önce ne olduğunu anlamadı tabi. Sonra durumu fark edince sevindi "neredesin dur yanına geliyorum" dedi. Bir ağaca yaslanıp ayaklarımı uzattım. 3-4 dk sonra da Hüseyin abi geldi. Beraber fotoğraf çekildik.



Biraz daha sohbetin ardından kafede buluşmak üzere odama çıktım. Duş alıp üzerimi değiştirdim ve kafede buluştuk. Hüseyin abi, Serkan abi, Kerem ve birkaç arkadaş daha  sohbet ettik. Onlar ödül törenini beklemeden yola çıkacaklardı. Otelin çıkışına kadar beraber gittik ve vedalaştık. Ben tekrar kafeye gittim. Cemal abi ile karşılaştım. Ailesi gelmişti ve beraber ödül törenine gittik. Kadınlar yaş gurubunda 7:25 ile Zekine 2. oldu.

Cemal abi mikrofonu alıp sahneye çıktı. Eşinin doğum günüymüş ona güzel bir sürpriz yaptı. Ödül töreni bitti ve herkes dağılmaya başladı. Benim uçak seyahatim yarındı ve bir gece daha kalacaktım.
Otelin kafesinde bir süre vakit geçirip Mecit abi ile akşam yemeğine geçtik. Saat daha erkendi, kafedeki sohbetlerin ardından gece yarısına doğru odalarımıza geçtik. Sohbetlerin birinci konusu tabiki koşu ve ultramaratonlar üzerineydi.

Sabah erkenden kakıp kahvaltımızı yaptık. Havalimanına gidecek servis için rezervasyon yaptırdık. Saat 11:00 de servis geldi ve havalimanına doğru yola koyulduk. Check in işlemlerinden sonra uçağın rötar yaptığını ve 1 saat geç uçacağını öğrendim. Çantalarımı teslim ettikten sonra dışarı çıktım. Dedim en iyisi bir jog atayım fırsat bu fırsat. 6,5 km koşup geldim baya bir ter içinde kaldım. İçeri girip lavaboda elimi yüzümü, ayaklarımı ve koltuk altlarını bir güzel yıkadım. Uçağa binince ter kokmayalım değil mi :)  Sonunda uçak kalktı ve 16 gibi İstanbul'a vardım. Böylece bir ultramaratonun daha sonuna gelmiş olduk.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder